Thursday, January 31, 2019

Laik bir ülkede ezan okunur mu?

Bütün Dünya dergisinin 1 Şubat 2019 sayısında Atatürk ve Türkçe İbadet adlı bir yazı var. A. Erdem Akyüz imzalı bu yazıda, anladığım kadar, ibadetin Türkçe yapılmasının ve ezanın Türkçe okunmasının iyi olacağı söyleniyor. Fakat ben buna katılmıyorum. Bir kere ezan ibadet değildir. Yazıda ezanın “duyuru” olduğu ve namaz vaktini duyurduğunu ve namaza çağrı olduğu tanımı kabul ediliyor. Bu gerçekçi bir tanım değil. Türkiye’de ezanı duyup da namaza giden insan sayısı sıfıra yakındır. Bir kere büyük çoğunluk ezanı duymamaktadır bile. Bunu herkes gözlemleyebilir. İstanbul’da Beşiktaş’ta ezan okunduğunda etrafınıza bir bakın. Ezan kimsenin umurunda değildir. Namaz kılmak isteyenler de zaten namaz vaktini bilirler ve ezandan önce camiye gidip abdest alırlar ve avluda veya camide namaz vaktini beklerler. Ezanın namaza çağırmak gibi bir işlevi kalmamıştır. Günümüzde ezan sadece bir semboldür. Neyin sembolüdür? Devletinin dinin sembolüdür. Türkiye’de laikliğin olmadığının sembolüdür. Devlet kendi camisinden, maaşlı memuru tarafından Arapça bir metni günde beş defa ahaliye dayatmaktadır. Yani konu ezan Arapça mı okunmalıdır, yoksa Türkçe mi okunmalıdır konusu değildir. Eğer laik bir ülke isek ezan okunmamalıdır. Din kamu alanından kaldırılmalıdır. Din şahıslara ait olmalıdır. Devletin dini olmamalıdır. Devlet kamu alanlarında halkına hiç bir dini dayatmamalıdır. Devlet din işlerinden çıkmalıdır.

Peki devletin din işlerinden çıkması ve dinin özel hayatın bir parçası olduğunu kabul etmesi ve ezan okutmaması Türkiye Cumhuriyetinin geleceğinde olabilecek şeyler midir? Tabii ki hayır. Böyle bir şey düşünülemez bile. Kimse duymadığı halde devlet ezan okutmaya devam edecektir.

Notlar:

 --- Devlet din işlerinden çıkabilse bütün gücünü devlet işlerine ayırabileceği için sanayide patlama yapabilecektir. Bunun örneğini Güney Kore'de gördük.
--- Suadiye'de ezan okunuyor, kimse duymuyor.
---

Wednesday, January 30, 2019

Güç: Newton Kültü'nün ruhu

Şöyle bir mantık yürütüyorum:

Newton "çekim gücü" diye bir etki tanımlamış. Fizik ders kitaplarında bu güç F=ma dile tanımlanır. Bu güç, Newton'dan sonra onun müritleri tarafından bu şekilde tanımlanmıştır yoksa Newton'un kendi yazdıkları arasında böyle bir tanımlama yoktur çünkü Newton denklemlerle ve eşitlik işareti ile çalışmamıştır. Newton sadece oranlarla çalışmıştır. Zaten bu çifte bir tanımlamadır. Hem gücü hem de kütleyi tanımlar. Yani Newton kültünün bayraklarından biridir. Semboldür. Gösteriştir. Bir işe yaramaz. Neden?

Çünkü Newton'un tanımladığı ve güç dediği bu etkinin en temel özelliği zaman geçmeden etki etmesidir. Yani Newton gücü fizikte kabul edilmiş olan bütün koruma kanunlarını ihlal eden bir etkidir. Termodinamik kanunlarına aykırıdır.

Fakat en önemlisi, bu Newton gücü zaman geçmeden etki eden bir etki olarak tanımlanmıştır. Doğada zaman geçmeden etki eden bir şey yoktur ve olamaz. Böyle süpernatürel ve nasıl etki ettiği bilinmeyen etkilere okült etkiler diyoruz. Ama Newton gücü okült bile değildir, absürttür. Gizli değil, imkansızdır. İmkansız olduğu için de Newton gücü diye bir şey doğada yoktur diyoruz. 

Mesela, güneşte hazır bulunan Newton gücünün dünyayı yörüngesinde tuttuğu varsayılıyor. Nasıl? Güneşte bulunan Newton gücü, güneşten yola çıkıyor 1 astronomi birimi yol katediyor ama süre zarfında hiç zaman geçmemiş oluyor.

Işık bile güneşten dünyaya 4 dakikada geliyor. Newton gücü sıfır saniyede geliyor.

Sadece bu değil. Newton gücü aynı zamanda akıllı da. Güneşten dünyaya şöyle bir bakıyor dünyanın kütlesini anında hesaplıyor ve dünyayı yörüngede tutacak kadar gücü yolluyor. Dünya da aynı şeyi yapıyor böylece dünya yörüngesinde dolanıp duruyor.

Ve kendilerine fizikçi diyen insanlar bu absürd güce sadece şeyhleri Newton dedi diye inanıyorlar. Bu Newton gücü dediğimiz şey bütün evreni saran Newton'un ruhudur. Ben söylemiyorum bunu. Newton'un çağdaşı Huygens söylemiş.

Peki nasıl oluyor da kendilerine fizikçi diyen ve koruma kanunlarına inanan bu sağduyulu insanlar bütün koruma kanunlarını kıran bu Newton gücünü bir istisna olarak kabul ediyorlar ve doğada böyle absürd bir etkinin olabileceğine inanıyorlar?

Nasıl oluyor da böyle fizik dışı bir ruhu fiziksel bir güç olarak kabul edebiliyorlar?

Nasıl oluyor da bu absürd güce inanmadığımız için bize deli diyorlar ama kendileri deli saçması bu güce inanıyorlar ve üstelik fiziğin en temel değeri yapıyorlar?

 Newton gücü diye bir şey doğada yoktur çünkü doğada zaman geçmeden etki eden bir şey yoktur.

Notlar:

--- Newton Kültü ile ilgili diğer yazılarım.

Thursday, January 24, 2019

Futbol gerçek zamanda oynanır

Turgay Demir futbolda hakemlik işini tamamen yanlış anlamış. Trabzonspor-Başakşehir maçını yöneten hakem Halil Umut Meler'i bakın nasıl eleştirmiş:

Hata anlık olur. Oysa sizin ekranda tekrar tekrar izleme şansınız varken yapıyorsunuz bu hataları. O zaman niyetiniz sorgulanır kardeşim.

Tam tersi. Futbol gerçek zamanda oynanır. Bu ne demektir? Hakem önce kararını verir, ondan sonra düdüğünü çalar ve kararını değiştirmez. Yani hakem gördüğünü çalar. Hakem sadece gördüğünü çaldığına göre hakem görmediğini çalamaz. Hakem görmediğini çalmadığına göre hakemin çaldığı her düdük doğrudur. Yani, Turgay Demir'in dediğinin tam tersi doğrudur: anlık hata olmaz. Bu mantık tartışılamaz.

Ayrıca hakem çalmadığı müddetçe kural ihlali yoktur. Hakem çalınca ve penaltıyı verince penaltı varolur. Ondan önce sahada penaltı diye bir şey yoktur. Bu sebepten "hakem hata yaptı penaltımızı vermedi" söylemi saçma ve gerçek dışı bir söylemdir.

Futbol yönetiminin en temel değişmez ve sorgulanamaz kuralları bunlardır: 1. Hakem gerçek zamanda yani anında karar verir. 2. Hakemin kararı değişmez. 3. Hakem gördüğünü çalar; 4. Hakem görmediğini çalmaz; 5. Hakemin çaldığı her düdük doğrudur. 6. Hakem hata yapmaz, yapamaz.

Ve VAR'lı futbol bu temel ilkelerinin hepsini ihlal etmiştir. Bu sebepten VAR ile oynanan oyun futbol olamaz. O başka bir oyundur. Infantino ve Hawk-eye şirketinin uydurduğu başka bir oyundur.

Ne demiş Turgay Demir: "Oysa sizin ekranda tekrar tekrar izleme şansınız varken yapıyorsunuz bu hataları. O zaman niyetiniz sorgulanır kardeşim."

Yani nedir? VAR'lı futbol artık gerçek zamanda oynanmamaktadır. Hakem kararında anında verememektedir. Kendi kendi ile çelişip oyunun sahte ve kurgulanmış görüntülerine bakıp kendi gerçek zamanda gördüğünü geçersiz kılmaktadır.

Bir tek hakem hatası vardır o da hakemin görmediğini çalmasıdır. Yani hakem ceza sahası içinde topun ele çarptığını görmediği halde penaltı veriyorsa hakem hatası budur. Hakem görmediyse penaltı yoktur. İsterse bütün dünya görsün isterse tanrının eli ile gol olsun. Hata olması için hakemin görmesi ve çalması gerekir. Yani VAR ile verilen bütün kararlar hakem hatalarıdır. Siz hakeme zorla görmediğini çaldırıyorsunuz. Neden? Hain İnfantino'nun futbolu Hawk-eye şirketinin menfaatlerine kurban ettiği için.

The absurd notion of particle in physics

This is the transcript of a talk by physicist David Kaplan. The talk is on YouTube. I numbered each sentence for easy reference. Table of ...